29 Ağustos 2012 Çarşamba

Kalblerimizi Sevelim

Gururlanmıyorum, koltuklarım da kabarmıyor. Üstüne basa basa söylemek istiyorum: Boş mezar bulduğunda içinde yatacak kadar pragmatist olduğun zamanlarda bile benim için türlü fedakarlıklar yapmaktan çekinmeyişinden, meteliğe kurşun attığın zamanlarda bile almayı isteyip de param yetmediği için alamadığım kitabın kalan beş lirasını ödeyişinden  ('ama kitabı ben de okurum' da demiştin),  ya da örneğin bir vakit ayrı şehirlerdeyken yanına geldiğimde trene verdiğim bilet parasını ödemeyi isteyecek kadar beni özlemiş olmandan, yani kısacası beni seviyor, bana değer veriyor oluşundan kesinlikle ve kesinlikle yüce gönüllülüğüne, civanmertliğine, alicenap ve kerem sahibi oluşuna hiçbir şekilde pay çıkaramıyorum. Hayır bu sıfatların hepsi karakterinin  köşelerinde yer edinmiş olabilir, buna itirazım yok. Ve daha fazla vurgulayarak söylemem gereken başka şey ise bu durumdan kendi benliğime ya da egomu tatmin edecek başka özelliklerime de pay çıkarmıyorum. Bütün sevgilerin ve ondan müteşekkil güzelliklerin payını kalbine ve kalbime ayırıyorum çünkü. Kalblerimizi sevelim.